Ana içeriğe atla
Bağımlılıkla mücadele komisyonu

Bağımlılık; Bireyleri, onların ailelerini, toplumu, toplumun yasal ve ekonomik işleyişini olumsuz yönde etkileyen biyo-psiko-sosyal katmanları olan ciddi bir toplumsal sorun kaynağıdır.

Kişi doğduğu andan itibaren öğrenmeye, dış dünyaya adapte olmaya, gelen olumlu yada olumsuz etkilerle baş etmeye başlar. Tüm bu süreçte maruz kaldığı durumlar karşısında kendini koruyabilmek için savunma mekanizmaları başta olmak üzere, bir çok baş etme yöntemleri geliştirir. Bunların bir kısmı sağlıklı bir kısmı ise sağlıksız çözümler olabilmektedir. Aile içi üyelerinin uygun olmayan bilinçli yada bilinçsiz tutumları, kişinin büyüdüğü sosyo-kültürel çevre, eğitim dönemi ve tehlikeli akranlar, kişilik özellikleri bireyde sağlıklı yada sağlıksız davranışların sergilenmesine etki ederek, bağımlılık davranışlarının gelişmesine neden olabilmektedir. İnsanlar hayatta var olan herşeye bağımlı olabilirler, sigara, madde, yemek, eşya, oyun vb. Bağımlılık, bireyin beyin fonksiyonlarını etkileyerek, duygu, düşünce ve davranışlarını değiştirebilen, beyinde özellikle ödüllendirme sisteminde yarattığı etki ile suni bir iyilik hali yaratan, bireyin yaşamasını devam ettirebilmesi için ihtiyaç duyulmamasına rağmen bırakılamamasına neden olan bir tür bozukluktur.

Amaç - Görev

İstanbul Sağlık ve Sosyal Bilimler Meslek Yüksek Okulumuzun Bağımlılık Komisyonu, bir öğrencinin; çocukluk dönemlerinde yada daha ileriki yaşlarda olumsuz etkenlerle geliştirdiği herhangi bir bağımlı davranışı olan/olmayan ve bu durum ile ilgili sorunlar yaşayan tüm öğrencilerde; önleme faaliyetleri, farkındalığının arttırılması, enerjilerinin daha olumlu kanallara aktarılması, mesleki hedeflere odaklanarak sağlıklı becerilerin geliştirilmesi, bilinç ve farkındalık kazandırılması, olumsuz süreçlerin iyileşmesine yönelik olarak, öğrenciler ile iletişim ve etkileşim kurulması amacıyla çalışmalar yapmaktadır.

Yürütülen İşlemler

Komisyonun alt yapısını ve çalışmalarını okulumuz öğrencilerinden oluşan Yeşilay Kulübü oluşturmaktadır. İsmi, İSSB GENÇ YEŞİLAY Kulübü olup, kulüp başkan ve bir başkan yardımcısı bir öğrenci tarafından temsil edilmektedir. Tüm öğrenciler üyelik formu doldurarak kulübümüze üye olabilmektedirler. Komisyon tarafından organize edilen, kulüp etkinliklerine tüm öğrencilerinin katılımı sağlanması amaçlanmaktadır. Yeniden Doğuş-tohum ekme, sanat terapisi farkındalık, seminer, proje, vb. etkinlikler Bağımlılıkla Mücadele Komisyonu organizasyonunda, Yeşilay Kulübü öğrencilerinin katılımında okulumuzda gerçekleştirilmektedir. @issbgencyesilay adlı instagram hesabımız, whatsap gruplarımız ile yapılan etkinlikler ve farkındalık bildirimleri tüm öğrencilere paylaşılmaktadır.

Türkiye Yeşilay Cemiyeti, Yeşilay Genel Merkezi’nin koordinatörlüğünde, İstanbul ili içinde bulunan diğer üniversite (vakıf-kamu) öğrencileri ile iletişim ve etkileşim içinde proje, kongre, seminer, etkinlik, konser, yarışma gibi etkinliklere katılım sağlanmaktadır.

Bağımlılık Tanı Kriterleri (DSM 5 Tanı Kitapçığı)

  • Tasarladığından daha fazla ve uzun süreli kullanım
  • Geçmişte başarısız bırakma girişimleri
  • Zamanının çoğunu madde kullanmak, bulmak için harcamak
  • Olumsuz etkilerine rağmen kullanmaya devam etme
  • Madde kullanma isteği
  • Tolerans (kullanılan miktarın yeterli gelmemesi ve arttırılması)

Tütünün özgün maddesi bağımlılık yapan, zehirli, koyu renkli nikotin adı verilen bir sıvıdır. 90-120 dakika boyunca alınmadığında, öfkelenme, baş dönmesi, iştah artışı, kas kasılması, uykusuzluk gibi yoksunluk belirtileri ortaya çıkmaya başlar. Bu belirtiler tütünün bırakıldığı ilk gün en üst düzeyde hissedilebilir; ancak yoksunluk belirtileri zamanla azalarak yok olur.

Tütün, yalnızca kullanıcı olanlarda değil, doğrudan kullanıcısı olmayanlarda da sağlık sorunlarıyla birlikte ciddi sonuçlara yol açabilmektedir. Yanan bir sigaradan çevreye yayılan duman 50 adeti kanser yapıcı, 4.000 kimyasal madde ve toksin içermektedir. Bir sigaranın yaklaşık 12 dakikada yandığını ancak sigara içen bir kişinin sigarayı yalnızca 30-50 saniye içine çektiğini söyleyebiliriz. Geri kalan dumanı çevredekiler içine çekmektedir. Çevreye yayılan sigara dumanı içilenden daha zararlıdır. Çünkü sigara içildiği zaman ısı daha yüksektir; ancak çevreye yayılan duman daha düşük ısıdan yayılmaktadır. Çevreye yayılan sigara dumanı normal olarak içilen sigaradan 3 kat daha fazla nikotin, yüzde 70 oranında daha fazla katran ve 2,5 kat fazla karbon monoksit içermektedir. Bu nedenle pasif içicilik denilen kısım içmeyen kişi içen de büyük risk içermektedir.

Bunun dışında tütün, kanser, kalp ve damar hastalıkları, diyabet, solunum hastalıkları, gastrit, mide hastalıkları, diş ve diş eti hastalıkları olmak üzere birçok hastalığa neden olmaktadır.

Sigarayı bırakmak için öneriler: Sigarayı sadece açık havada içmek, kısa süreli gidilecek yerlere yanınızda sigara ile gitmemek, sınırlı sayıda sigara taşımak, sigarayı yarıda söndürmek, el uğraşısı gerektiren uğraşılar yapmak (anahtarlık, tespih, el işi, stres topu taşıma vb) Ayrıca bol fiziksel egzersiz, spor, duş, sakız çiğneme, bol sıvı alma, diş fırçalamak…

Sigara içilmesinin bırakılması ile çok zor değildir. Bırakamadığınız durumda, psikolojik destek ve ilaç tedavisi büyük önem taşımaktadır. Bırakma yöntemleri ve süreci hakkında bilgi edinmek için Yeşilay Danışmanlık Merkezi (YEDAM) ile iletişime geçebilirsiniz.

Sigara gerçekleri:

  • Tütün kullanımı bireyin psikolojik, fiziksel ve sosyal yaşamını olumsuz etkilemekte; erken ölüm riskini artırmaktadır.
  • Tütün kullanımından dolayı ortaya çıkan duman, kullanmayan kişiler için de ciddi sonuçlar doğurmaktadır. Pasif içiciliğe bağlı, kalp hastalığına, kansere ve diğer kronik hastalıklara sebep olabilmektedir
  • Sigara şirketleri her yıl 700 milyar dolar kazanmaktadır. Dünyada her yıl 7 milyon kişi sigara sebebiyle hayatını kaybetmektedir.
  • Dünyada bir günde 19.100 kişi sigaradan kaynaklanan hastalıklar sebebiyle hayatını kaybetmektedir.
  • Günde yaklaşık yarım paket sigara içen bir insan her gün beynine 300 nikotin vuruşu gönderiyor.
  • Türkiye’de her yıl 83.100 kişi sigara kaynaklı sebeplerle yaşamını yitirirken 252 bin çocuk ve 14,5 milyon yetişkin tütün kullanımından hayatını kaybetmektedir.

Teknoloji bağımlılığı; internetin bilinçli olmayan kontrolsüz bir şekilde kullanımına bağlı ortaya çıkan davranışsal bağımlılıklardandır. Oyun oynama, kumar, sosyal medya ve akıllı telefonun aşırı kullanımı gibi bağımlılık yapıcı alt davranışlarla kendini gösteren bağımlılık türüdür.

Dünya Sağlık Örgütüne göre teknoloji bağımlılığı davranışı ile ilgili sağlık sorunları sadece oyun oynama, kumar, sosyal medyanın olumsuz ve aşırı kullanımı ile sınırlı değildir. Teknoloji bağımlılığına eşlik eden yetersiz fiziksel aktivite, sağlıksız beslenme, görme ve işitme problemleri; kas/iskelet problemleri, depresyon, sinirlilik, öfke ve can sıkıntısı gibi birçok probleme yol açmaktadır. OECD’nin 2018 yılında yayımladığı Dijital Çağda Çocuk ve Yetişkinlerin Ruh Sağlığı: Geleceği Şekillendirme başlıklı raporuna göre dijital teknolojilerin ve sosyal medyanın aşırı kullanımı özellikle çocuk ve gençler açısından siber zorbalığa uğrama veya beden imajının bozulması gibi sonuçlar da doğurmaktadır. UNICEF’in 2017 yılında yayımladığı Dünya Çocuklarının Durumu: Dijital Dünyada Çocuk adlı raporda çocukların çevrim içi ortamda karşı karşıya kaldığı riskler üç kategoride ele alınmaktadır: İçerik riskleri, iletişim riskleri ve davranış riskleri.

Türkiye Bağımlılıkla Mücadele (TBM) Eğitim Programı kaynaklı, Yeşilay’ın önerdiği ekran süreleri aşağıdaki gibidir:

  • 0-3 yaş: Ekrandan olabildiğince uzak tutulmalıdır.
  • 3-6 yaş: Günlük toplam süre en fazla 20-30 dk.
  • 6-9 yaş: Günlük toplam süre en fazla 40-50 dk.
  • 9-12 yaş: Günlük toplan süre en fazla 60-70 dk.
  • 12+ yaş: Günlük toplam süre en fazla 120 dk.

Ne yapmamalı?

  •  Akıllı telefon/tablet vb. gibi teknolojik aletleri çocukları teselli et mek, boş zamanlarını değerlendirmek ve susturmak için kullanmayın. Haftalık çizelgeler oluşturarak buna göre teknolojik alet kullanım planı oluşturun.
  • Sadece ekran süresine odaklanmayın, çocukların kontrolsüz ve uzun süre internet kullanmasını denetleyin. İnternet filtrelerinden destek alınabilir.
  • Yemek ve çay saatlerinde bilgisayar başındaki çocuğa servis yapmayın, size katılması için teşvik edin. Sorumluluklarını onun yerine yüklenmeyin.
  • Televizyon veya internet benzeri teknolojik alet merkezli ev düzeni kurmayın. Teknolojik aletler ortak kullanım alanında olabilir.
  • Akıllı telefon/tablet vb. yoğun kullanımı olmaması için ona görevler verin ve aldığı görevleri yerine getirmesi için çocuğunuzu destekleyin.
  • Çocuğunuza internet kullanımının olumsuz süreçleri hakkında çok fazla mesaj vermeye çalışmayın. Çocuk çok fazla verilen mesajları unutur veya karıştırır. Sık sık aynı cümleleri kurmak sürecin önemini azaltacaktır. Az, doğru ve sizin için en önemli mesajı vermeye çalışın.
  • Çocuğunuza ahlak dersi vermeyin, eleştirme/suçlama yapmayın. Onun yaşadığı duyguları inkâr etmeyin, anlamaya çalışın.
  • Yaralayıcı mesajlar kullanmaktan kaçının. Yaralayıcı mesajlar kullanıldığında iletişim bozulur ve iletişimin bozulması ile çocuk ile bağlar kopar.

Sağlığa zarar verebilecek derecede yetersiz ya da aşırı yemek yeme davranışıdır. Kişinin, günlük yaşamı yeme biçimini değil, yeme biçimi günlük yaşamını etkiler. Yeme bozukluğu diyet yapmaktan çok farklı bir durumdur. Diyet, kişinin sağlıklı bir bedene ulaşabilmek için uyguladığı dengeli beslenme düzeni iken yeme bozukluğu ise kişinin hayatını fizyolojik, psikolojik, ve sosyolojik olarak etkisi altına alan psikolojik temelli bir hastalıktır.. Beslenme ve yeme bozuklukları kişinin olduğu kadar, ailesinin, yakın çevresinin hayatını da büyük ölçüde etkilemektedir. Yeme bozukluğunun oluşmasında temel sebeplerden bir tanesinin özgüven eksikliği olduğu düşünülmektedir. Temelde beslenme ve yeme bozukluğu olan kişi yiyerek ya da yemeyerek hayatını ve duygularını kontrol etmeye çalışır. Bu durum çoğu zaman kişinin hayatı ve çevresinde olup bitenlerle ilgili ne kadar güvensiz hissettiği ile de ilgilidir.

Yeme bozukluğu türleri:

a) Anoreksiya Nervoza: Kişinin kilo almaktan ya da şişmanlamaktan çok korkması ya da belirgin bir biçimde düşük vücut ağırlığında olmasına karşın kişinin, kilo almayı güçleştiren davranışlarda bulunmasıdır.

b) Bulimiya Nervoza: Yineleyici tıkınırca yeme dönemlerinin olduğu, bu dönemde çoğu kişinin yiyebileceğinden daha çok yiyeceğin yenmesi ve bu dönem sırasında yemek yemeyle ilgili denetimin kalktığı (kişinin yemek yemeyi durduramadığı duygusu) bir tablodur. Yemenin ardından, kişinin kilo almaktan sakınmak için kendi kendini kusturma, bağırsak çalıştıran (laksatif), idrar söktürücü (diüretik)ilaçları ya da diğer ilaçları kullanmak, neredeyse hiç yememek ya da aşırı spor yapma gibi tekrarlayan aşırı ödünleyici davranışlarda bulunma halidir.

c) Tıkınırcasına yeme bozukluğu: Yineleyici tıkınırcasına yeme dönemlerinin üç ay içerisinde, haftada en az bir kez olmasıdır. Kişinin benzer koşullarda ve benzer sürede, çoğu kişinin yiyebileceğinden açıkça daha çok yiyeceği yemesidir. Olağandan çok hızlı yeme, rahatsızlık verecek düzeyde tokluk hissedene kadar yeme, bedensel açlık hissetmiyorken yeme ve ne denli yediğinden utandığı için kendi başına yeme ve sonrasın yoğun suçluluk duygusu hissetme hali sıkça eşik etmektedir. Tıkınırcasına yemeye, bulimiya nervoza olduğu gibi uygunsuz ödünleyici davranışlar eşlik etmez bu nedenle aşırı kilolu olmak tipik bir sonuçtur. Bu da diyabet ve kardiyovasküler hastalıkların gelişimini teşvik edebilmektedir.

Yeme bozuklukları, kilonuza, vücut şeklinize ve yemeğinize çok fazla değer vermeyi içerir ve bu da tehlikeli yeme davranışlarına yol açar. Yeme bozuklukları kalbe, sindirim sistemine, kemiklere, dişlere

ve ağza zarar verebilir ve başka hastalıklara yol açabilir. Diğer yaşlarda da gelişebilmesine rağmen, genellikle ergenlik çağında ve genç erişkinlik yıllarında gelişir. Tedavi ile daha sağlıklı beslenme alışkanlıkları kazanabilir ve yeme bozukluğunun neden olduğu dermatolojik, kardiovasküler ve mideyle ilişkili sorunlar önlenebilir. Yeme Bozukluklarına sıklıkla eşlik eden ruhsal sorunlar ise; Depresyon, Anksiyete Bozuklukları, Kişilik Bozuklukları, Alkol Madde Kullanım Bozukluklarıdır.

Yeme davranış bozukluklarının belirtileri;

  • Sınırın altında kiloda olunmasına rağmen kilo vermek için diyet yapma çabasında olmak,
  • Yiyeceklerin kalorisi ve yağ içeriği ile aşırı ilgilenmek,
  • Yiyeceği küçük parçalara bölme, yalnız yemek yeme ve yemek yediğini saklama gibi yeme ile ilgili ritüeller geliştirmek,
  • Yemek tarifleriyle aşırı ilgilenme, yemek yapmaktan hoşlanma fakat bunları başkalarına sunma veya yedirmek için yapmak,
  • Depresyon ve uyuşukluk hali,
  • Aile ve arkadaşlarından, sosyal çevreden kaçınma, izole olma hali,
  • Aşırı yeme veya aç kalma davranışları arasında keskin geçişler olarak görülmektedir.

Bu belirtilerle beraber birey sınırın altında (Beden Kitle Endeksi<18) veya üstünde (Beden Kitle Endeksi >26) bir kiloda ise mutlaka bir uzmandan yardım almalıdır.

On iki aylık süre içinde;

  • Kullanımı kontrol etme kabiliyetinin bozulması,
  • Alkol kullanmayı bırakmak ya da denetim altında tutmak için sürekli bir istek ya da sonuç vermeyen çabalar olması,
  • Alkol kullanımına diğer etkinliklere göre daha fazla öncelik verilmesi,
  • İşte, okulda ya da evdeki konumunun gereği olan başlıca yükümlülüklerini yerine getirememe,
  • Zararlarla veya olumsuz sonuçlarla karşılaşılmasına rağmen kullanıma devam edilmesiyle kendini gösteren güçlü bir alkol kullanma isteği,
  • Alkolün gitgide eski etkisini kaybetmesi (tolerans geliştirilmesi),
  • Çoğu kez, istendiğinden daha fazla ya da daha uzun süreli olarak alkol alınması,
  • Alkolün etkilerinin neden olduğu ya da alevlendirdiği, sürekli ya da yineleyici toplumsal ya da kişiler arası sorunlar olmasına karşın alkol kullanımını sürdürme,
  • Gibi belirtilerin en az ikisi ile kendini gösteren, günlük hayatında belirgin bir sıkıntıya ya da işlevsellikte düşmeye yol açan, sorunlu bir alkol kullanım örüntüsüdür.

Bırakmak Mümkün!

Alkol iyileşebilen bir beyin hastalığıdır. Alkolü bırakmak zor olabilir, ancak bağımlılık üzerine uzman bir ekipten destek alarak bırakma sürecini daha detaylı öğrenebilir ve kolaylaştırabilirsiniz.

Alkol kullanımı ile ilgili Sorular

1-Alkol kullanımının bir kişide problem haline geldiğini ne zaman söyleyebiliriz?

Alkol kullanımında risk düzeyini belirlemek için, kullanılan alkolün cinsi ve alkol miktarının bilinmesi gereklidir. Bu sebeple Dünya Sağlık Örgütünün belirlemiş olduğu “standart ölçü” bulunmaktadır. Standart ölçü erkekler için haftada 14, kadınlar için 7 ölçüyü geçmemelidir. Günlük standart alkol kullanımı erkekler için 4, kadınlar için 3 ölçüden fazla olmamalıdır. Hafta da en az 2 gün kullanılmamalıdır. Hamileler, hastalar ve araba kullananlar hiç kullanmamalıdır. Alkol kullanım miktarı standart içki kullanımının üzerinde olan durumlarda kişiler alkolün yarattığı fiziksel ve ruhsal sorunları yaşamaya başlayabilir. Yukarıda bahsedilen belirtilerin görülmesi ortada bir problemin varlığına işaret eder.

2-Alkolün zararı konusunda karşımıza tek çıkan sorun bağımlılık mıdır?

Uzun süreli ve yüksek miktarlarda alkol kullanımı doku hasarı ve bağımlılıkla sonuçlanabilir, çok yüksek miktarlarda tüketilen alkol ise kazalara, yaralanmalara, kişiler arası şiddete, bazı geçici doku zedelenmelerine ve akut sarhoşluk durumlarına sebep olabilmektedir. Alkol kullanımı kişinin dengesini bozarak hareket kabiliyetini zayıflatır. Buna bağlı olarak çeşitlik kazalar veya yaralanmalar yaşanabilir. Muhakeme yetisinde hasara sebep olur. Kişi tehlikeli, risk içeren davranışları yapmaktan çekinmez. Kullanıma bağlı duygu değişimleri ve sosyal beklentilere cevap verme yetisinde meydana gelen bozulmalar nedeniyle kendine ve çevresindeki kişilere zarar vermesine sebep olabilir. Düzenli alkol kullanımının neden olduğu fiziksel sorunlar; cinsel performans düşüklüğü, erken yaşlanma, yüksek tansiyon, sindirim problemleri, hafıza sorunları, sinir hücrelerine hasar, karaciğer yağlanması, büyümesi ve siroza sebep olur.

3-Arkadaşım/öğrencim alkol bağımlısı. Ne yapmalıyım?

  • Bireylerin alkol kullanımını bırakma motivasyonu hemen oluşmayabilir. Motivasyonunu artırmak adına bir uzmanla görüşmesini sağlayabilirsiniz.
  • Kişiyi alkol kullanımıyla ilgili korkutmak ya da baskılamak direnç oluşmasına sebep olabilir. Bu da bırakma motivasyonunu olumsuz etkileyebilir. Yargılayıcı, nasihat verici ya da suçlayıcı ifadeler yerine onu anladığınızı hissettirin.
  • Zaman zaman alkol kullanımına dair duyduğunuz endişeyi, alkol kullanımından dolayı, onunla ilişkinizde yaşadığınız zorlukları “ben dili” ile ifade edin.
  • Alkol kullanımı olmadığı dönem ile alkol kullanımının olduğu dönem arasındaki farkları ifade edin.
  • Alkol kullanımını bırakma ile ilgili seçenekleri araştırarak bunları onunla paylaşın. “Kendisinin karar vermesini bekleyin”

4-Alkol bağımlısı bireyin tedavisi, sadece bireyin isteğiyle mi yapılmalıdır?

Bağımlılık tedavisinde motivasyon çok önemlidir. Kişiler kimi zaman davranışlarını değiştirmek istemezler. Onları bu seçimlerinden döndürmenin yolu, değişime inandırmakla mümkündür. Zorlama, nasihat etme ya da yargılama gibi tutum ve davranışlar beraberinde çözümsüzlüğü getirecektir. Kişi destek almak istemese bile yakınlarının danışmanlık hizmeti alması oldukça önemlidir. Aileler kişiye birçok alanda sonsuz destek sağlamaktadır. Bu desteği çektiklerinde her şeyin daha kötüye gideceğine dair inanca sahiptirler. Aileler bu sebeple kişinin sorumluluğunu üstlenerek alkol-madde kullanımına bağlı yaşamı üzerindeki olumsuz etkileri görmesini engellemektedir. Böylece birey için yalnızca alkol-maddenin sağladığı geçici keyifler ve onu bırakmanın getireceği zorluklar vardır. Bu tip durumlar bireyin alkol- madde kullanımına dair destek alma motivasyonunun düşmesine sebep olacaktır. Aile üyeleri ve yakınlarının tedavi süreci hakkında doğru bilgilendirilmesi, tutum ve davranışlarında değişiklik yapması, kişinin değişim yönündeki motivasyonunu artırabilir. Bu şekilde kişinin tedaviye başlaması sağlanabilmektedir.

5-Alkol gıdaların sindirilmesinde faydalı mıdır?

Alkolün sindirim sistemine olumsuz etkileri bulunmakta; mide-bağırsak sistemi üzerinde problemlerin yaşanmasına neden olmaktadır. İştahı artırır, güçlü bir tahriş edici madde olduğundan mide yapısını bozararak kişinin sindirimini zorlaştırır, pankreasın salgısını artırır, yerel tahriş edici etkisine ve beyindeki etkisine bağlı olarak kusmaya sebep olur, dışkıyı yumuşatır ama sürekli kullanımında kalın bağırsak hareketlerini baskılayabilir.

6-Alkollü içecekler vücudu ısıtır mı?

Alkol kullanımının vücut ısısını artırdığına dair yanlış bir inanış mevcuttur. Aksine, alkol vücut sıcaklığını düşürmektedir. Alkol kullanan kişinin cilt damarları genişlemekte ve vücudun yüzeyine daha fazla kan ulaşmaktadır. Bu durum vücutta ısı kaybına neden olmaktadır. Alkol alımının ardından hissedilen sıcaklığın sebebi, kanın vücut yüzeyine doğru akışının cildi ve ciltteki sinir uçlarını ısıtması, bu durumların beyne sıcaklık algısını iletmesidir. Bu durum kısa sürmekte dir.

7-Bira böbrek taşını düşürür mü?

Bira, diüretik yani idrar sökücü etkiye sahiptir. Bira kullanımının idrara çıkma sıklığını ve miktarını artırıyor olması, biranın böbrek taşı düşürmeyi kolaylaştırdığı yanlış yorumuna sebep olabilmektedir. Burada idrara çıkmayı kolaylaştıra faktör sıvı tüketiminin fazla olmasıdır. Bu sebeple su tüketiminin artırılması daha sağlıklı bir yöntemdir. Ek olarak, bira böbrek taşı oluşum riskini artırabilmektedir. Böbrek taşı sorunu yaşayan bir bireyin bu konuda doktoruna başvurarak doğru tedaviyi alması daha uygun olacaktır.

8-Alkolün cinsel hayata etkisi nasıldır?

  • Alkol kullanımının cinsellik üzerine etkileri şunlardır:
  • Kronik alkol kullanımı sertleşmeyi bozmakta, boşalmayı geciktirmekte veya engellemektedir.
  • Alkol cinsel istek kaybına ve fertilite azalmasına sebep olabilmektedir.
  • Alkol kullanımı testosteron seviyesinde düşüş yaratabilmektedir.

Sarhoş olmak rasgele cinsel ilişki ihtimalini artırabilmesi, kondom kullanılmadan cinsel birliktelik yaşanması gibi sebeplerle güvensiz cinsellik riskini artırmaktadır. Yasal düzenlemeler alkol bağımlılığını azaltmada etkili olur mu?

Alkole ulaşılabilirliğin denetlenmesinin ve vergi uygulamalarının, yasal satın alma yaşının yüksek olmasının, ayıklık kontrol noktaları kurulmasının, riskli miktarda alkol almış sürücülere yasal yaptırımlar uygulanmasının alkol kullanımını etkileyen faktörler olduğu Dünya Sağlık Örgütünün “Alkol ve Sağlık Küresel Durum Raporu” nda alkol kullanımına ilişkin uygulanan politikalar içerisinde; eğitim ve bilgilendirme, tedavi ve erken müdahale hizmetleri, alkollü içkilerin ulaşılabilirliğine kısıtlamalar getirilmesi, alkollü araç kullanmanın önlenmesi, fiyat ve vergilendirme sistemi, reklam ve sponsorluğun önlenmesi yer almaktadır.

9-Yeşilay alkol bağımlılığıyla mücadelede ne gibi çalışmalar yapmaktadır?

Yeşilay, 5 Mart 1920’de alkol bağımlılığı ile mücadele amacıyla İstanbul’da “Hilal-i Ahdar” adıyla kurulmuştur. Bu tarihten bu yana alandaki çalışmalarını sürdürmektedir. Günümüzde de alkol bağımlılığı için hem koruyucu-önleyici faaliyetler hem de müdahale hizmetleri sağlamaya devam etmektedir. Türkiye Bağımlılıkla Mücadele Eğitim Programı, Yeşilay tarafından geliştirilen teknoloji, tütün, alkol ve madde bağımlılıkları ile sağlıklı yaşam modüllerinden oluşan başta çocuklar ve gençler olmak üzere toplumun tamamını bu konularda bilgilendirmeyi ve farkındalıklarını arttırmayı amaçlayan bir birincil önleme programıdır. T.C. Millî Eğitim Bakanlığı başta olmak üzere geliştirilen kamu, sivil toplum kuruluşu, özel sektör iş birlikleri ile Türkiye Bağımlılıkla Mücadele Eğitim Programı her yıl milyonlarca öğrenciye ve yetişkine ulaşmaktadır. Ayrıca, Yeşilay’ın farkındalık çalışmaları kapsamında yer alan Şişenin Dibi Sergisi, Uluslararası Yeşilay Karikatür Yarışması ve Sağlıklı Nesil Sağlıklı Gelecek Yetenek Yarışması gibi etkinlikler yapılmaktadır.

Madde bağımlılığına, vücuda girdiğinde davranışsal, psikolojik ve bedensel değişikliklere neden olan, bağımlılık yapabilen psikoaktif maddeler sebep olmaktadır. Bu maddeler; Alkol, Kafein, Esrar, Halusinojenler, İnhalanlar, Opiyatlar, Sedatif-hipnotik ve anksiyolitikler, Stimulanlar (amfetamin, kokain ve diğer stimülanlar), Nikotin vb bilinmeyen maddelerdir.

Psikoaktif madde; merkezi sinir sistemini etkileyerek beynin fonksiyonlarını değiştiren algıda, duyularda, davranışlarda, bilinçte ve ruh halinde değişikliklere neden olan kimyasal maddelerdir. Aralarında belirli ilaçların da bulunduğu psikoaktif maddelerin, tek seferlik kullanımında dahi kullanıma bağlı çeşitli bozukluklar ortaya çıkmaktadır. Bağımlılık yapıcı maddeleri yalnızca psikoaktif maddelerle sınırlandırılmamalıdır. Kimyasal olmayan ancak bağımlılık riski olan ve tıbbi amaçlı olmayan ilaçların zararlı kullanımından kaynaklanan bozukluklar da bu sınıflandırmaya dâhildir. Madde kullanımına bağlı bozukluklar aralarında belirli ilaçların da yer aldığı psikoaktif özellikteki maddelerin, tek seferlik ya da tekrarlanan kullanımından kaynaklanan çeşitli bozuklukları içermektedir.

Bununla birlikte psikoaktif olmayan maddelerin tıbbi amaçlı olmayan, zararlı kullanımından kaynaklanan bozukluklar da bu sınıflandırmaya dâhildir. Madde kullanımı beyinde ödül yolaklarını uyarmaktadır. Madde kullanımına bağlı keyif veren ve cazip gelen etkiler beyinde ki dopamin hormonunu bozarken bozulma ile birlikte tekrar kullanımı pekiştirmektedir. Madde kullanımı tekrarlayan kullanımlara dönüştüğünde bağımlılık yapabilmektedir. Aynı zamanda zihinsel ve fiziksel sağlığı tehdit eden birçok zarara yol açabilmektedir.

Bağımlılığın gelişimi maddenin cinsine, saflık oranına, kullanma süresine ve kullanan kişinin kişilik özelliklerine göre değişir. Bu nedenle bağımlılığın ne zaman gelişeceği belli olmaz!

İnsan bir kez bağımlı oldu mu artık bir daha tam olarak bu bağımlılıktan kurtulmak çok zordur Ancak bu demek değildir ki, bağımlılık düzelmez.

Bağımlılık düzelir ancak iyileşmez. Kişi madde kullanmadığı sürece iyidir. Bu süreçten sonra beyinde, fiziksel yapıda, algıda, duygu ve düşüncelerde düzelmeler başlar ve kişi yavaş yavaş normal bir hayata geçiş yapabilir. Ancak madde kullandığı andan itibaren bağımlılık sorunu derhal canlanır ve her şey yeniden başlar